loading.gif
mobile-banner-bg

Başbakan Erdoğan:Türkiye'nin Avrupalılığını Tartışmanın Zamanı Çoktan Geçti"

...
16 Şubat 2010 - Salı

Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Konutu'nda AB ülkelerinin büyükelçileriyle öğlen yemeğinde bir araya geldi.

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB'nin, bir içe kapanma eğilimi göstermesi ve verilen sözleri, atılan imzaları tekrar tartışmaya açmasının, her iki kamuoyu açısından son derece motivasyon kırıcı bir maliyet taşıdığını belirtti.

Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Konutu'nda AB ülkelerinin büyükelçileriyle öğlen yemeğinde bir araya geldi.

Yemeğin başında büyükelçilere hitap eden Başbakan Erdoğan, esasen Avrupa ülkelerini, evrensel değerler altında bir araya getiren Avrupa Birliği felsefesinin, Mevlana'nın evrensel mesajlarıyla örtüştüğünün de bir gerçek olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi çabasının, tarih boyunca ilke olarak üzerinde son derece büyük bir hassasiyetle durulduğunu belirten Başbakan Erdoğan, bunun, barış ve adalet çağrılarının da somut bir neticesi olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Her fırsatta ifade ettiğim gibi, Türkiye bugün sadece bölgesel anlamda değil, küresel ölçekte de insanlığın karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümü için eşsiz bir tarihi tecrübeye sahip bulunuyor. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma özelliği ile Türkiye, geniş bir coğrafyada barış ve adalet mesajlarını güçlü şekilde ifade ediyor, bu mesajlar da karşılığını buluyor.

AB'nin genişleme yorgunluğundan ziyade, yeni genişleme dalgalarını konuşması, bunları tartışması daha anlamlı bir yaklaşım olacaktır. Zira ben genişlemenin bir yorgunluk değil, bir güçlenme unsuru olduğunu düşünüyorum. AB'ye üye olan her yeni ülke, birliğin kültürel çeşitliliğine, değerlerine ve her şeyden önemlisi gelecek vizyonuna eşsiz katkılarda bulunmaktadır. Türkiye olarak, AB'nin küresel ölçekte daha barışçıl, istikrarlı, uyumlu ve refah üreten bir ortamın sağlanmasında üstleneceği role büyük önem atfediyoruz.

Ancak üzülerek ifade etmeliyim ki AB'nin bu tartışmalar çerçevesinde bir içe kapanma eğilimi göstermesi ve verilen sözlerin, atılan imzaları tekrar tartışmaya açması, kamuoylarımız açısından son derece motivasyon kırıcı bir maliyet taşıyor. Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerine başlatan kararın altında bütün AB ülkelerinin imzaları bulunuyor. Buna rağmen halen Türkiye'nin AB üyeliğinin, bu bağlamda Türkiye'nin Avrupalılığının tartışılıyor olması, ne hakkaniyetle ne ahde vefa ile ne de tarihi gerçeklerle bağdaşıyor. Türkiye, hükümetimizin 7 yıldan bu yana attığı kararlı adımlar sonucunda bugün hiç olmadığı kadar Avrupa ile bütünleşmiştir. AB üyeliğine her zamankinden daha yakın bir noktaya gelmiştir."

"Türkiye artık tabu gibi görülen konuları tartışır hale gelmiştir"

Başbakan Erdoğan, ''Türkiye'nin, Batılı vizyonu bu kadar güçlü bir zemine sahipken buna rağmen halen ayrıcalıklı ortaklık gibi maçın ortasında oyunun kurallarını değiştirmeye ve süreci sulandırmaya yönelik tekliflerin ortaya atılıyor olması, büyük bir samimiyetsizlik örneğidir'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Konutu'nda AB ülkelerinin büyükelçileriyle öğle yemeğinde bir araya geldi.

Türkiye'nin AB üyeliğine her zamankinden daha yakın bir noktaya geldiğini belirten Başbakan Erdoğan, 25 Ocak 2010'da AK PARTi Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu'nun Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığına seçildiğini söyledi.

Başbakan Erdoğan, ''başkanlığı ilk kez Viyana'nın doğusuna taşıyarak, Türkiye'nin Avrupalılığını tartışanları bir kez daha hayal kırıklığına uğrattığını'' söyledi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Gelecek Kasım ayında da inşallah Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin dönem başkanlığını üstleniyoruz. Esasen İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa Konseyi kurulduğunda Bakanlar Konseyi'nin ilk kararı, Türkiye'yi üyeliğe davet etmek olmuştur. Bu örgüte, Türkiye 1949'da katılırken bunun altını özellikle çiziyorum, 1949'da katılırken 61 yıl oldu. İspanya ve Portekiz 1970 yılı sonunda üye olabilmiş Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri 1990'lara doğru üye olmaya başlamışlardır. Türkiye, NATO'ya, kurulduktan 3 yıl sonra 1952 yılında Almanya'nın katılımından 3 yıl önce üye olmuştur. Bugün katılım müzakerelerini yürüttüğümüz Avrupa Birliğine ilk üyelik başvurumuzun tarihi Avrupa Ekonomik Topluluğunun kuruluşunun 2 yıl sonrasına 1959 yılına isabet eder. Sadece bu hususları dikkate alarak dahi şunu rahatlıkla söyleyebilmeliyiz, Türkiye'nin, Avrupalılığını da Avrupa Birliği üyeliğini de tartışmanın zamanı çoktan geçmiştir.

Türkiye'nin, Batılı vizyonu bu kadar güçlü bir zemine sahipken buna rağmen halen ayrıcalıklı ortaklık gibi maçın ortasında oyunun kurallarını değiştirmeye ve süreci sulandırmaya yönelik tekliflerin ortaya atılıyor olması, büyük bir samimiyetsizlik örneğidir. Nitekim, AB'nin genişlemeden sorumlu eski komiserlerinden Verhaugen geçtiğimiz günlerde, bu teklifleri son derece isabetli bir yaklaşımla (sahte bir ambalaj) olarak nitelendirmiştir. Türkiye olarak, AB'ye tam üyelik yolunda, artık sorgulanmaması, hatta bizim dahi tekrarlamaya lüzum görmediğimiz bir husustur.''

Bütün siyasi engellemelere rağmen, bütün motivasyon kırıcı yaklaşımlara rağmen şu anda 12 fasılda müzakerelerin açması, birinde ise hem açılış hem de kapanışının gerçekleştirilmiş olmasının, ''hükümetin bu hedefe sıkı sıkıya bağlı olmasının bir tezahürü'' olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Hükümetimizin AB'ye üyelik yolunda 7 yıldır gösterdiği kararlılık ve attığı adımlar, bundan sonrası için de Türkiye'nin AB yolundaki en büyük taahhüdüdür, teminatıdır.