loading.gif
mobile-banner-bg

ULUSA SESLENİŞ / ŞUBAT 2010 ( Yayın )

...
02 Mart 2010 - Salı

Aziz milletim... Değerli vatandaşlarım... Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum

Aziz milletim...
Değerli vatandaşlarım...
Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum.
Konuşmamın hemen başında, Balıkesir'in Dursunbey ilçesinde meydana gelen maden kazasında hayatını kaybeden 13 kardeşimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Ayrıca yaralı işçilerimize de acil şifalar temenni ediyorum.
Kazanın duyulmasının hemen ardından Çalışma Bakanımız, Enerji Bakanımız, milletvekili arkadaşlarımız olay yerine gittiler ve incelemelerde bulundular.
Kazayla ilgili soruşturmalar devam ediyor. Kazanın nedenleri en kısa zamanda ayrıntılarıyla netleşecek ve gereken mutlaka yapılacaktır.
Kazazedelerin aileleri nezdinde de girişimlerimizi sürdürüyoruz. Yaraların bir an evvel sarılması için titizlikle çalışıyoruz.
Türkiye genelinde bütün işyerlerini, iş sağlığı ve güvenliği açısından, kanunlara ve mevzuata harfiyen uymaları için bir kez daha uyarıyor; benzeri acıları hiçbir zaman yaşamamak dileğiyle milletimizin başı sağolsun diyorum.
Sevgili vatandaşlarım...
Türkiye, koyduğu hedeflere adım adım, kararlılıkla ve cesaretle ilerliyor.
Milletimizin büyük değişim iradesi ve ilerleme azmi bu tarihi yürüyüşümüzün en temel itici gücü olmaya devam ediyor.
Türkiye ekonomisiyle, ticaretiyle, üretimiyle ve hizmet sektörleriyle, ihracatıyla, turizmiyle bu ağır küresel kriz döneminde dünyanın en dinamik ekonomilerinden biri olarak dikkat çekmektedir.
Yine Türkiye sağlıktan eğitime, adaletten emniyete, tarımdan sanayiye, turizmden yatırımlara kadar birçok alanda çok yönlü bir değişimi adım adım hayata geçirmektedir.
Son yedi buçuk yıl içinde aldığı mesafeyle, Türkiye, 21'inci Yüzyıl'ın yıldız ülkelerinden biri olmayı şimdiden garanti etmiştir.
Bu sadece bizim görüşümüz değil, dünya kamuoyunun ve kalkınma alanında projeksiyonlar yapan saygın uluslararası otoritelerin ortak görüşüdür.
Hedefimiz, Cumhuriyetimizin yüzüncü yıl dönümünde, yani 2023'te, Türkiye'yi dünyanın en gelişmiş on ülkesinden biri haline getirmektir.

 

Hedefimiz, alt yapı çalışmalarını tamamlamış, bilim ve teknolojide en üst seviyelere gelmiş, tam demokrasiye geçmiş, her türlü oligarşik vesayet ilişkisinden kurtulmuş, özgürlük ve güvenlik arasındaki dengeyi kurabilmiş, demokratik, müreffeh bir Türkiye'dir.
Sevgili vatandaşlarım...
Biz Türkiye'nin değişimi derken, altını bir kere daha ısrarla çiziyorum, hâkimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu, bu ilkenin lafta kalmadığı bir ülke olmaktan sözediyoruz.
Bizim ortaya koyduğumuz bu çağdaş ve küresel vizyon, ne yazık ki, Türkiye'yi bu vesayet çemberinin dışında düşünemeyen zihinler tarafından bir türlü anlaşılamadı.
Ancak memnuniyetle ifade edeyim ki bu köhne anlayışlar, millet iradesinden doğan büyük değişim karşısında her geçen gün biraz daha marjinalleşti.
Yakın geçmişimiz boyunca ülkeyi krizlerden krizlere sürükleyen bu zihniyet, kendi yanlışlarının faturasını daima milletimize ödetmiştir.
Sizler bu acı tabloları gayet iyi biliyorsunuz, insanlarımız bu ağır yükü yıllarca taşımak zorunda kaldı.
Ama gün geldi, bıçak kemiğe dayandı, milletimiz ülkesinin geleceğine büyük bir kararlılıkla sahip çıktı.
Bu irade milletimizi yeniden tarih sahnesine çıkaran çok güçlü bir değişim iradesidir.

Bugün herkes görmüştür ki, Türkiye, modern, özgür, ileri, aydınlık bir demokrasi hedefinden asla geri dönmeyecektir.
Bu dava milletin davasıdır.
Bu ideal milletin idealidir.
Bu medeniyet sancağını taşıyan da yine bizzat milletin ta kendisidir.
Biz de gücümüzü ve meşruiyetimizi aziz milletimizin işte bu hak ve özgürlük iradesinden alıyoruz.

Bu yol, her alanda ileri, her alanda örnek, demokrasisiyle de, ekonomisiyle de güçlü bir Türkiye'ye çıkacaktır.
Şu hususu buradan bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum:
Türkiye gibi, her alanda dünyaya entegre olmuş, ekonomisini, dış politikasını, sosyal yaşamını dünya ile bütünleştirmekte olan bir ülkenin, bundan böyle, demokrasi konusunda düşük standartlarda kalması asla ve asla düşünülemez.
Türkiye'de demokrasinin standartlarının yükseldiği her dönemde, özgürlüklerin genişlediği her dönemde, refah artmış, huzur artmış, ekonomi atılıma geçmiştir.
Demokrasinin askıya alındığı, tartışıldığı, vesayet altında bırakıldığı her dönemde de Türkiye gerilemiş, demokrasiyle birlikte soframızdaki ekmeğimiz de küçülmüştür.
Ülkemize bu kadar çok uluslararası yatırımın gelmesi, demokratikleşme alanında attığımız adımlarla doğrudan ilgilidir.
Türkiye'ye gelen turist sayısının 2008 deki 26.300.000 den 2009 da 27.100.000 e çıkmış olması ülke genelinde tesis ettiğimiz huzur, istikrar ve emniyet ortamının tabii bir neticesidir.
Türkiye'yi bir baştan bir başa saran otoyol inşaatları, konut inşaatları, derslik inşaatları, hastaneler, barajlar, üniversiteler, uluslararası dev projeler ülkemizdeki özgürlük ve güven ortamının bir sonucudur.
İşte onun için, kararlılıkla, cesaretle, yılmadan, yorulmadan Türkiye'yi aydınlık yarınlara kavuşturma mücadelesini sürdüreceğiz.
Türkiye bütün sorunlarını sağduyuyla, aklıselimle, en önemlisi de hukukla çözecek güç ve birikime ziyadesiyle sahiptir. Bütün vatandaşlarımızın bu noktada tam bir gönül rahatlığı içinde olmalarını özellikle tavsiye ediyorum.
Değerli vatandaşlarım...
Dünyadaki büyük ekonomik krizin başından bu yana gösterdiğimiz dikkatli ve aktif yönetim anlayışı artık yavaş yavaş meyvelerini vermeye de başlamış durumda.
Uluslararası finans kuruluşları birbiri ardına Türkiye ekonomisine güvenoyu veriyor, biz de bundan büyük memnuniyet duyuyoruz.
Aralık ayı başında biliyorsunuz FITCH REYTİNGS, Türkiye'nin kredi notunu iki puan birden artırarak BB+ derecesine yükseltmişti.
Hemen ardından, Ocak ayı başında da MOODYS kredi notumuzu bir kademe artırarak BA2 seviyesine yükseltti.
En son bu ayın başında da Japon Kredi Derecelendirme Kuruluşu JCR Türkiye'nin uzun dönemli borçlanma notunu yükseltti.
Bakınız bu Japon Kuruluşunun gerekçesi de çok ilginç...
Türkiye'nin kredi notunu, ekonomimizin küresel finans krizinde dış şoklara karşı dayanıklılığını örnek göstererek yükseltiyorlar.
Bu son derece önemli bir gösterge...
Son olarak da Standart and Poors adlı kuruluş, Türkiye'nin kredi notunu BB'ye yükseltti.
Tüm dünyada 40'tan fazla ülkenin kredi notu düşürülürken, bizim kredi notumuz iki ayda tam 4 ayrı kuruluş tarafından yükseltildi.
Bunlar son derece önemli gelişmeler... Türkiye'ye, Türk ekonomisine duyulan uluslararası güvenin göstergeleri...
Bizi sevindiren başka bir gelişme de ihracat verilerinde yaşanıyor.
Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin açıkladığı Ocak ayı ihracat rakamlarına göre, geçen yılın aynı dönemine göre ihracatımız % 12,5 oranında artmış ve 7 milyar 912 milyon Dolar olarak gerçekleşmiş durumda.
Türkiye İstatistik Kurumu da 2009'un tamamı için yıllık ihracatı yine geçtiğimiz hafta açıkladı.
2009'un tamamında ihracatımız 102 milyar 165 milyon Dolar seviyesini yakalamış durumda...
Değerli vatandaşlarım...
Türkiye gerek özel sektörümüzün yatırımlarıyla, gerek kamu yatırımlarıyla dinamik büyüme performansını da sürdürüyor.
Bu ay içinde bizi sevindiren çok önemli açılışlar ardı ardına geldi.
Osmaniye'de özel sektöre ait önemli bir çelik tesisinin açılışını yaptık.
% 100 yerli sermaye ile kurulmuş bu tesis, 2.000 vatandaşımıza iş kapısı açtı.
Yan sanayi ile birlikte yaklaşık 10.000 vatandaşımız buradan kazanç temin edecek ve maliyeti 1 milyar Dolar civarında.
Ardından İstanbul Çamlıca'da yine özel sektörümüzün yatırımı olan bir hastane açılışı yaptık.
Sonra Ankara'ya geçtik, yapımı tamamlanmış 1.930 derslikli 127 okulu, 18 spor salonu, 1.284 öğrenci kapasiteli 6 pansiyon, 10 lojman ve 1 adet çok amaçlı salonla birlikte hizmete açtık.
Ardından, İstanbul'da TOKİ tarafından yapılan ve bulundukları bölgelerde trafiği rahatlatacak 8 köprülü kavşağı da yine toplu bir törenle İstanbullulara kazandırdık.
Bunları söylüyorum, çünkü bunlar Türkiye'de değişimin bütün hızıyla sürdüğünü gösteren çok güzel örnekler...
Laf üretmiyoruz, iş üretiyoruz.
Bir ülkede ekonomik güven ve istikrar yoksa ne özel sektör bu yatırımları yapabilir, ne devlet bu yatırımlara kaynak ayırabilir.
Bakınız, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gösteren bir güzel örnek daha vereyim...
Geçtiğimiz hafta Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Haris Slajdziç ile birlikte Eskişehir'e gittik ve TEİ'de, yani Tusaş Motor Sanayi Anonim Şirketi tesislerinde incelemelerde bulunduk.
25 yıllık bu kuruluşumuz Türkiye'de modern bir uçak motor sanayi oluşturulması hedefi doğrultusunda çok önemli çalışmalar yapıyor.
Hedefimiz büyük... İnşallah 2015 yılında özgün tasarım ilk uçak motorumuz bu tesislerde yapılacak.
Çoğu zaman maalesef kamuoyumuzun dikkatinden kaçıyor bu güzel gelişmeler...
Değerli vatandaşlarım...
Biz Türkiye'nin kalkınması derken belli bölgelerin, belli şehirlerin kalkınmasını değil, Türkiye'nin doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle topyekûn kalkınmasını kastediyoruz.
Elbette bölgelerimizin, şehirlerimizin kalkınmışlık seviyeleri bir değil...
Bazı bölgelerimiz daha çok ihmal edilmiş... O yüzden buraların daha çok yatırıma ihtiyacı var...
Biz bu kalkınma makasını daraltmak, Türkiye'nin kalkınmada geri kalmış bölgelerini de aynı ileri seviyelere taşımak istiyoruz.
Bunun için devam etmekte olan bölgesel projelere büyük önem veriyoruz.
Bu amaçla 11 Şubat'ta Güneydoğu Anadolu Projesi Yüksek Kurulu'nu topladım ve bu bölgemizdeki gelişmeleri masaya yatırdık.
Bildiğiniz gibi Mayıs 2008'den itibaren yeni bir Eylem Planı hazırlamış ve bu projelerin gidişatına yeni bir ivme kazandırmıştık.
Eylem Planımızı uygulamaya başladığımız andan itibaren bu projelerde çok ciddi bir ilerleme kaydedildiğini memnuniyetle müşahede ettim.
Bu gelişmelerden bazılarını sizlerle de paylaşmak isterim...
Bütün imkânlarımızı zorlayarak Doğu Anadolu Projesi kapsamında bulunan, bölgenin kalkınması için hayati öneme sahip sulama ve karayolu projelerini hızlandırdık.
Yeni havaalanları ve terminal binalarının tamamlanmasına, yeni kurulanlar başta olmak üzere üniversitelerin altyapı ve insan gücünün geliştirilmesine kaynak sağlıyoruz.
Organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi sitelerinin oluşturulmasına yönelik projelere önemli miktarda kaynak tahsis ediyoruz.
Doğu Anadolu Projesi için 2008-2010 döneminde toplam olarak 3,7 milyar lira tahsisat yaptık.
2010 yılında bu bölgeye yapılan tahsisatta % 46 oranında artış sağlandı.
Yine bu dönemde yapılan çalışmalarla Konya kapalı havzasında toplam 703.000 hektar alanın 429.000 hektarı sulamaya açıldı.
Değerli kardeşlerim.
Bağbaşı Barajı ile Mavi Tünel'in tamamlanmasıyla sistemde 414 milyon metreküp su depolanacak ve 17 kilometrelik bir tünelle havzaya su aktarılacak.
Değerli vatandaşlarım...
Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki çalışmalarda da önemli gelişmeler yaşanıyor.
Bakınız, 2008 yılı başında kısa adıyla GAP açımlıyla Güneydoğu Anadolu Projesi yatırımları için 1 milyar 63 milyon lira tahsis etmiştik.
Bu rakam, 2009 yılında 2 milyar 700 milyon lira ve 2010 yılında da 3 milyar 100 milyon lira seviyesine ulaştı.
Eylem Planı dışında yürütülen yatırımları da katarsanız 2010 yılı tahsisatı 3 milyar 300 milyon lirayı buluyor.
Bölgede, Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamında 25 adet anaokulu ile 3.264 derslikli 136 adet ilköğretim okulunun inşaatları devam ediyor.
Buna ilave olarak, 4.500 öğrenci kapasiteli 16 ortaöğretim pansiyonunun; 816 derslikli 35 adet genel orta öğretim okulunun, 408 derslikli 22 adet mesleki ve teknik eğitim okulunun yapımı da sürüyor.
Bölge üniversitelerinde 2009 yılında oluşturulan ilave kapasite ile 4.300 öğrencimize daha yüksek öğrenim imkânı sağlanmıştır.
Devam eden inşaatların tamamlanmasıyla yaklaşık 15.000 öğrencilik ilave kapasite buna eklenecek.
Harran Üniversitesi'nin 600 yataklı, Dicle Üniversitesi'nin 150 yataklı, Adıyaman Üniversitesi'nin 200 yataklı hastane inşaatları yine devam ediyor.
Ayrıca Sağlık Bakanlığı'na ait 3.240 yatak kapasiteli 24 adet hastane ile 31 adet sağlık ocağı da bölgemize kazandırılıyor.
Bildiğiniz gibi bu bölgelerimizde sulama imkânlarının geliştirilmesi de çok önemli...
Bu konuda da güzel gelişmeler var.
Hedefimiz bu bölgedeki 1.820.000 hektarlık alanı daha sulamaya açmak...
Bölgede önemli bir sıkıntıyı ortadan kaldıracak olan arazi toplulaştırma projelerine de yine hız verdik.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 952 milyon liraya mal olması beklenen bu proje ile 2 milyon hektar alanda arazi toplulaştırması gerçekleştirilecek.
Bu önemli bir hedeftir.
Ülkemizde bütün Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan toplam toplulaştırmanın iki katından fazla bir araziden bahsediyorum sizlere...
Bütün bu çalışmalar tamamlandığında başta tarım olmak üzere bölgenin her alanda büyük bir canlılık kazanacağını inşallah hep birlikte göreceğiz.
Burada şu hususun da altını çizmekte yarar görüyorum: GAP, DAP ve KOP Projeleri sadece bulundukları bölgelere hizmet verecek, sadece bulundukları bölgelerin kaderini değiştirecek projeler değildir.
Bu projeler tamamlandığında, Doğu, Güneydoğu ve Orta Anadolu'yla birlikte tüm Türkiye'nin kaderi ve çehresi değişecektir.
Tüm dünyada gıda krizinin baş gösterdiği bir dönemde, bizim bu dev projelerimiz Türkiye'yi dünyada ayrıcalıklı bir konuma yükselteceketir.
Ayrıca bu projeler, terörün zeminini de ortadan kaldıracak, işsizlik ve göç sorununa getireceği etkin çözüm sayesinde bölge insanımızın istismar edilmesinin önüne geçecektir.
Yani gıdayı ithal eden bir ülke değil, ihraç eden bir ülke konumuna geliyoruz.
Değerli vatandaşlarım...
Şubat ayı yine diplomatik temaslarımızın son derece yoğun olduğu bir ay oldu.
Bu ay içinde Katar ve İspanya'ya iki önemli seyahat gerçekleştirdik.
Sekizinci ABD-İslam Dünyası Forumu için gittiğimiz Doha'da, başta Katar Emiri Sayın Hamad bin Halife es-Sani olmak üzere ev sahibi ülkenin yetkilileriyle hem ikili, hem de heyetler arası çeşitli görüşmelerde bulunduk.
Türkiye ile Katar, hem coğrafi olarak, hem de tarihi ve kültürel bağlar bakımından birbirine yakınlığı bulunan iki ülke...
Ancak üzülerek ifade edeyim ki yakın zamanlara kadar dost ve kardeş bu iki ülke ilişkileri yeterli canlılıkta değildi.
Bu ülkeyle dış ticaret hacmimiz 2002 sonunda neydi biliyor musunuz, biz göreve geldiğimiz anda, 24 milyon Dolar seviyesindeydi, bu rakam 2008 sonu itibariyle ne oldu biliyor musunuz, 1 milyar 200 milyon Dolara yükseldi.
Yani Yanlış duymadınız... 1 e 48 arttı. Evet, 2002'de Katar'la toplam ticaret hacmimiz sadece ve sadece 24 milyon Dolardı. Biz bunu bugün itibariyle 1 milyar 200 milyon Dolara yükselttik... Biz bunu da yeterli görmüyoruz. İnşallah bundan çok daha yüksek hedeflere ulaşacağız...
Nitekim bugün Türk girişimcisinin ülkede 8,5 milyar Dolarlık bir iş hacmi var, Katar'da. Bu da çok önemli bir rakam...
Katar seyahatimiz sırasında Forum'a katılmak üzere bu ülkede bulunan birçok ülke temsilcisiyle çok yararlı geçen temaslarda bulunduk.
Bunlardan biri de ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton'dı.
Kendileriyle başta Türkiye-ABD ilişkileri olmak üzere, bölge ve dünya meseleleri hakkında detaylı görüşmeler yaptık.
Bu buluşmada Ortadoğu barışı, Afganistan meselesi, uluslararası terörle mücadele, küresel ekonomik kriz gibi birçok mesele gündeme geldi.
Yine dünya gündeminde canlılığını sürdürmekte olan nükleer silahlanma konusunda da ülke olarak taşıdığımız hassasiyeti ve sorunun diyalogla çözümü için Türkiye'nin üstlenebileceği rolü Sayın Clinton'a ilettik.
Türkiye'nin nükleer silahlanma konusundaki tutumu öteden beri aynıdır, biz ilkesel olarak nükleer silahlanmaya karşıyız, bunu insanlığın lehine görmüyoruz.
Ancak uluslararası camianın böylesine önemli bir konuda meseleye çifte standartla yaklaşmasına da karşıyız.
Bugün başta Ortadoğu sorunu olmak üzere bölgesel ve küresel bütün anlaşmazlıklarda problemin kaynağı, tutarlı ve hakkaniyetli çözüm önerilerinin ortaya konmaması, bu doğrultuda güçlü bir iradenin ve ortak siyasi tavrın gösterilmemesidir.

Bu noktada herkesin bir özeleştiri yapması lazım...
Bir diyalog zemini oluşması isteniyorsa, öncelikle bütün tarafların samimi, dürüst ve kararlı davranması gerekiyor.
Bu değerler üzerine yükselmeyen bir uluslararası siyasetin, barış ve adalet üretmesi mümkün değildir. Türkiye'nin dış politikası, değer-merkezli bir politikadır.
Biz, insanlığın ortak mirasından, tarihimizden, kültürümüzden, coğrafyamızdan aldığımız değerleri dış politikamıza yansıtmaya çalışıyoruz. Bu alanda aldığımız mesafe artık herkes tarafından takdir edilmektedir.
Değerli vatandaşlarım...
Bildiğiniz gibi Türkiye ve İspanya dünya meselelerine barışçı çözümler aramak ve medeniyetleri birbirine yaklaştırmak adına Medeniyetler İttifakı girişimi çerçevesinde örnek ilişkiler içerisinde olan iki Avrupa ülkesi...
Hafta başında da Türkiye-İspanya Zirvesi'nin ikincisine katılmak üzere İspanya'ya bir seyahatimiz oldu.
Bu zirvede ilgili bakanlarımız da İspanyol muhataplarıyla çok verimli görüşmeler gerçekleştirdiler. 10 bakanım benimle beraberdi, onlar muhataplarıyla görüşmeler yaptılar.
Bu temaslarımızda İki ülke ilişkileri, Türkiye'nin AB üyeliği süreci ve dünya meseleleri başta olmak üzere birçok konuyu heyetler arası toplantımızda da detaylı biçimde değerlendirdik.
İki ülkenin zaten dünyaya örnek olacak biçimde ilerleyen dostane ilişkilerini çok daha iyi seviyelere taşımak için pek çok konuda ortak bakış açıları geliştirdik.
Nitekim bunun somut bir sonucu olarak, bundan böyle İspanya'ya gidecek işadamlarımıza, akademisyenlerimize, sanatçılarımıza ve Erasmus kapsamındaki öğrencilerimize gerekli vize kolaylığı sağlanacak. 5 yıllık vize ama çok girişli olarak bu seyahatimiz esnasında gerçekleştirildi.
Yine bu seyahatimiz sırasında Sevilla şehrinde şahsıma tevdi edilen Nodo Ödülü'nü de ülkem ve milletim adına gururla teslim aldım.
Bunlar, hiç şüphe yok ki, Türkiye'nin son yıllarda artan uluslararası ağırlık ve itibarının göstergesi olan gelişmelerdir.
Bu çerçevede bu ay da yine dünyanın dört bir tarafından çok önemli misafirleri ülkemizde ağırladık.
Kosova Cumhurbaşkanı Sayın Seydiyu, Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Kikwete ve Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Haris Sladziç bu ay içinde ülkemizi ziyaret ettiler.
Yine Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan üçlü danışma toplantılarının beşincisi, Ankara'da gerçekleştirildi.
Balkanların geleceği adına bizim çok önemsediğimiz bu toplantılar güzel neticeler veriyor.
İran Dışişleri Bakanı, ABD Savunma Bakanı, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve Almanya Federal Eğitim-Araştırma Bakanı misafirlerimiz arasındaydı.
Irak'tan, Batı Trakya'dan, Bulgaristan'dan, Gürcistan'dan ve Kazakistan'dan da çeşitli heyetleri yine bu ay içinde ülkemizde misafir ettik, kendileriyle çeşitli temaslarda bulunduk.
Bütün bu temaslar, sadece Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkilerini iyileştirmesi sonucunu doğurmuyor, aynı zamanda ülkemizin uluslararası camiaya kendini ifade etmesini de sağlıyor.
Kısacası, Türkiye dünyaya yaklaşırken, dünya da Türkiye'ye yakınlaşıyor.
Ülkemiz ile dünya arasına kurulan eski, anlamsız duvarlar her gün birer birer yıkılıyor.
Sevgili vatandaşlarım...
Türkiye'ye yakışan tablo bu aydınlık tablodur.
Geleceğe özgüvenle bakan ve gündemi belirlenmeyen, gündem belirleyen Türkiye, işte böyle bir Türkiye'dir.
Türkiye değiştikçe güzelleşiyor, güçleniyor, zenginleşiyor.
Bunu demokrasiye borçluyuz, yıllar sonra elde ettiğimiz istikrara borçluyuz., güvene borçluyuz.
Şüphesiz, Türkiye'nin hala alacağı mesafeler, çözmesi gereken problemler var.
Bunu hep birlikte, toplumumuzun bütün kesimlerinin katılımıyla, sorumluluk almasıyla, ortak bir duygu ve heyecanda buluşarak başarabiliriz.
Toplumsal barış, huzur ve istikrarımız, birlik ve beraberliğimiz, dostluk ve kardeşliğimiz bizim için çok önemli...
Bu ay içinde bir grup sanatçımızla, ses sanatçımızla bir araya gelerek ülkemizin meselelerine bakış açılarını, öneri ve beklentilerini kendilerinden dinledim.
Çeşitli toplum kesimleriyle bu buluşmaları bundan sonra da gerçekleştirmeye devam edeceğiz.
Türkiye ancak sorunlarıyla yüzleşme cesaretini göstererek meselelerini çözebilir.
Burada her insanımıza büyük sorumluluk düşüyor.
Kurumlarımıza büyük sorumluluk düşüyor.
En çok da biz siyasetçilerle birlikte aydınlarımıza, fikir adamlarımıza, sanatçılarımıza, medya temsilcilerine ve toplum önderlerine görev düşüyor.
Bu vesileyle Türkiye için aklıyla, fikriyle, emeğiyle, gayretiyle çalışıp çabalayan her insanımıza ben bir kez daha şükranlarımı ifade ediyorum.
İdrak ettiğimiz mevlit kandilinizi tebrik ediyorum. Ülkemizin, İslam âleminin ve bütün insanlığın huzur ve esenliğine vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan diliyorum.
Bu sözlerle konuşmama son veriyor, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Kalın sağlıcakla.